tesadufler

Pazar, Mart 25, 2007

Kaplamış gagamı suyun öteki yanından taşıp gelen kil,akşamüstleri güneş kapı aralığından içime sızıyor.Bir anlığına öleceğimi ,çoktandır sevileceğimi düşleyip duruyorum.Akışkan bir şeyler,öteberimi kirletiyor.Üstün körü bir telaş,nedense ellerime renkleri tutuşturuyor ıslak toprak , çabamı fark etsin istiyorum artık yabancılar.Örneğin,bir şey değiverse uyanmadan önce aylak ruhumun koylarına, mütecessis ve kaşif.Bozkırlarda bahar söylencesi,boşluk içinde bir resim arıyorum,eski evlerin mutfak tezgahları,kapılar hep bir arka bahçeye açılıyor.Bir misafiri çoktan hak etti ,eski dilde bir suç işlense de ,bu avlunun kuytu köşesi..

Cuma, Ocak 19, 2007

Kapanmış bir yaranın yanlış tedavisi,şimdiden fark edilmiş, şehrin orta yerine kurulan kumpanyalar gibi yabancıl,bir o kadar da hevesli,nereden geldim, tam da buraya, o uzun sokaklara ve sancıya..kaybolabilir miyim yeniden,bulunabilir miyim, sıradışı bir isim koyulabilir mi şu ana? Kimi zaman sorgusuz kapanır kapılar, kabulleniştir ,başkalarına kalan..Bense gördüm tam da bugün gidiyorken kendimi,hiç kestirme olmayan bir yoldan,kilit vuruyorlar üstelik, rüyalarımdan arta kalan bir çocukluğa..Yolculuk ve kinaye, annemle aramda kalan tekdüze duvar..hiç bir ışık vurmuyor iki yanına da...bilmiyorum nereye saklanacağımı.

Ellerimiz...Ellerimizi örtüyor,şimdi çok uzak bir pencerenin önünde yarım kalmış öpüşler..Olağanca gücümle yazdım ismini,kalbimin bir renk gibi upuzun yankılandığı duvara.Biraz solgun,biraz rutubet kokan,o akışkan odalarımız.Odalarımızın ortasında yeşil koltuklar,karga tulumba eskitiyor onu oturup kalktıkça anılar.Anılarımız,o bizi ,çok kalabalık caddelerimizi, merak uyandıran kapalı kapılarımızı ,bir masalın bilmem ki kaçıncı sayfasını ,bir başkasına dokunarak anlatan kabartmalarımız.Bir noktadan sonra kendine döner köşelerimiz, bizi nicedir arayan çocuğumuzu özler dururuz,yeşil koltuklarda günlerce açılmayan kadife perdelerin izi.
Boşaltılmış tüm nesneler gibi yalnızlığım yanıltıyor beni,benim o geceleri uyuşan ellerimi,örtüyor hiç kimsenin caddeleri...
Ellerimiz...iç içe geçmiş kadife perdelerimiz,aralıyor onu sessizliği yırtarak,ürkek sevinçlerimiz,biri bekliyor köşede,köşelerimizde telaş,dokunmaya açılıyor kapılarımız,dokunuşlarımızda unutulmuş renkleri eski odaların..Elbiselerimizi bir sokak lambasına asmış gece,gecelerimiz sandıklara sığmayan gelinliklerimiz.

Cuma, Haziran 09, 2006

Karanlık odaları hak eden bir gün,neden konuştukça bölünüyor insan?Yoksa dışımızda büyüyen bir sarmaşığa mı dönüştü zaman,bir ses, ahşap dolgusu ellerimizin.Bu yaz sabun kokan odalarda füruuma yaklaşmak istiyorum,buradan çabucak uzaklaşmak,yalnızca yağmuru özletir bu şehir ,geldiğinde ise ıslak bir yalnızlık...

Ucu keskin bir kalemle çizilmiş gölgesi odalarımızın,oraya bir türlü yaklaşamıyor başkaca kokular,bir pencere düzlemi şimdi çoğul rüyalarım,geldi mi gitmiyor düşüncemden rüzgar,rüzgarı iteleyen yağmur,bilincimin darmadağın ettiği anılar...

Biraz olsun acıtmasına diyeceğim yok,yeter ki ardıma düşmesin henüz sababuselik..

Salı, Haziran 06, 2006

Başka bir şeye tercih edemeyeceğim bir sabah.
Koşuşturmaca, güneşin ters istikametinde yol alıyor.Yol boyu ani frenler,irkilmiyorum artık at arabalarının betonarme gürültülerinden.Şu birkaç gün,parmaklarıma yazdım ,yapılacakların uzun listesini,bir caddeden çokça geçtim,oturup sevinçlerimi tazeledim.İnsanlar hiç bir şey olmamış gibi bakıyorlar,aniden değiştiriyorlar fikirlerini ve bana lüzümsuz gülümsüyorlar.Bunun için değildi çabam,bunun için değildi bocalamam.Bir ikincisine tahammül edemeyeceğim bir sabah,yokluyor beni sancılı rüyalar..

Çarşamba, Mayıs 31, 2006

Her zaman kapalı olan kapının ardındaki pencerenin bahçeye açıldığını kim bilebilirdi ki?Hiç yürümediğim sokaklarda herhangi bir tesadufun izlerini aradım,yollar bir semt pazarına çıkıyordu,kolayca ortasına kuruluvermiş bir koşuşturmacanın.Saray süpürgesi pembe ,ortancalar bilmem kaç yıllık,hiç birini yetiştiremiyorum sevgisizliğime.Kapımı açacakmışım gibi bir dahaki sefere,evsahibeliğine çevirdim bir köşeyi,sonra yürüdüm ve gittim.Yolüstünde uğrak bir bank vardı,karşıda yanmış evler,garip ,kilim asmışlar yarı aralık pencerelerine.

Yanıma uzanabilirdin,başını gizleyebilirdin kemiksizliğimin ardında,dut mevsimini özlemsiz geçirebilirdik.Sensizlik epeyce işlemiş kehanetime,oysa geleceğimiz tüm bakir kızlar gibi ürperiyor her hangi biri ellerine değdiğinde.

Daracık bir bahçe beni nar çiçeğine çağırıyor,kalbim bir gecekondu mahallesine..

Salı, Mayıs 30, 2006

Bir banliyö treni şimdi sesin,güzergahın bir türlü değişmiyor.Vagonların yalnızca akşam saatlerinde şenlikli,sabahların plastik kaplarda ılımış bayat su..

Saatlerimiz gibi kendine durdu şehir.Yalnızlık bir uzvumuzcasına içimizde kendiliğinden büyüyor.Öpüşlerimizde ağustos budalalılığı,parmaklarımızda damdan düşen ter...

Birinci ihtimalini düşünuyor bir mahkum ve ikinci ismini,hiç doğmamış olmayı çoktandır diliyor.Annesinde bir semaver sıcaklığı.

Sesini özlüyorum,çocukluğumun sadık bulutları,utanmazlar günlerce onları izlememden.Sesin şimdi bir bulutla geçiyor ve ıslatmıyor bir tek hücremi,bir mahkum,gün doğumunda şehri
izliyor.

Pazartesi, Mayıs 29, 2006

Uzun zamandır aklımda olan bir şey..
Az ötemde, bir zamanların yürüyüş dedikoducusu,şimdininse mahçup yoklama kaçağı bana basitçe selam veriyor.Artık üzülmüyorum insanların hayatında bir isimden öteye gidemediğime,"hani canım şu uzun saçlı kız",ne de yabancıyım kendiliğime..
Oturup uzun uzun konuşmalarımı,yaşlı İstanbul hanımefendilerine saklıyorum,onlar ki insanın yüzüne içten bir tebessümle bakar,yaşlı sesleriyle acele etmeden konuşurlar.

Bir tesadüfü düşlüyorum şimdi,çok ötemde bir türlü uyuşmayan renkler gibi geçiyor zaman,tesadüf bir saksıya dönüştü,kimi günler sulamayı unutuyorum,başkasından kalan toprağımı..